TEDMEM'in “Ders Saatleri: Ne Kadar Az, Ne Kadar Fazla?” raporundan çarpıcı sonuçlar
Türk Eğitim Derneğinin düşünce kuruluşu TEDMEM, eğitim gündemini sıklıkla meşgul eden “ders saatleri” konusunu tüm boyutlarıyla ele aldı. TEDMEM'in “Ders Saatleri: Ne Kadar Az, Ne Kadar Fazla?” başlıklı raporunda konuya ilişkin ezberleri bozacak nitelikte bulgulara ulaşıldı.
Raporda öncelikle “Türkiye'de ders saatlerinin OECD ve AB ülkelerindeki ders saatlerinden daha fazla” olduğu ezberi sorgulandı. Buna göre;
Türkiye'de ilköğretim süresince bazı derslere ayrılan toplam öğretim süresinin, AB ülkeleri ortalamasının altında kaldığı ortaya çıktı. Türkiye'deki öğrenciler AB ülkelerindeki akranlarına göre sekiz yıl süresince ortalama;
Matematik öğretiminde 15 saat,
Fen Bilimleri öğretiminde 51 saat,
Yabancı Dil öğretiminde 19 saat,
Sosyal Bilgiler öğretiminde 188 saat ve
Sanat alanında 285 saat daha az öğretim görüyor.
Zorunlu eğitimin ilk sekiz yılı içinde Türkiye'de öğrenciler okuma ve yazma alanında ise AB ülkeleri ortalamasından 108 saat daha fazla öğretim görmektedir.
Türkiye'de öğrenciler zorunlu eğitimin ilk sekiz yılı içinde OECD ülkeleri ve AB ülkelerindeki akranlarından önemli ölçüde daha az süre öğretim görüyor. Türkiye'de ilkokulda yıllık öğretim süresi 720 saat, OECD ülkelerinde ortalama 799 saat, AB22 ülkelerinde 775 saat olarak ölçülüyor. Türkiye'de öğretime ayrılan sürenin, diğer ülkelerde öğretime ayrılan süreden daha fazla olduğu söylemi uluslararası karşılaştırmaların sonuçları ile çelişiyor.
Türkiye'de 1960'lardan günümüze haftalık ders çizelgelerindeki değişimi de inceleyen raporun bu konuda öne çıkan değerlendirmeleri ise şöyle:
Türkiye'de haftalık ders saatleri çoğu zaman öğretim programlarının kazanımları ve içeriğinden bağımsız olarak değişmektedir.
Haftalık ders saatlerinde zaman içinde kaydedilen artışlar ya da azalmaların daha çok bir sarkacın salınımını andırdığı görülmektedir. Geçmiş yıllarda haftalık matematik ders saatinin 5'ten 4'e düşürülüp, sonra 4 ders saatinin yetersiz olduğu gerekçesiyle tekrar 5'e çıkarıldığı gibi örneklerle karşılaşılmaktadır. Bu döngünün bir yerde durmaması, değişimin veriye dayalı ve rasyonel olmaması ise düşündürücü.
Haftalık öğretim süresi ile ilgili problemler büyük ölçüde ikili öğretimden kaynaklanmaktadır. Çözüm için getirilen öneriler problemin kendisine yönelik olmaktan çok “ikili öğretimi verili koşul” olarak kabul edip, ders saatlerinin değiştirilmesine yönelmektedir.
Haftalık ders saatleri ile ilgili genel değerlendirmelerde ders saatlerinin fazla olduğu ve azaltılması gerektiği söylenmektedir. Ancak hemen hemen her branşın öğretmenleri kendi branşlarında ders saatlerinin artırılmasını istemektedir. Bu iki beklenti matematiksel olarak aynı anda karşılanabilir değildir.
İkili öğretimden kaynaklanan sorunların haftalık ders saatlerinde değişikliklerle çözülmesine yönelmek yeni sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Ders saatleri konuşulmaya başlandığında şu söylemler öne çıkmaktadır:
“Sabahçı öğrenciler okula gitmek için alacakaranlıkta evden çıkıyor.”
“Öğlenci öğrenciler akşam karanlıkta eve dönüyor.”
“Teneffüsler çok kısa.”
“Okulda sanata, spora, sosyal ve kültürel etkinliklere zaman yok.”
Bu tespitler doğru olmakla birlikte, çözümü haftalık ders saatlerini değiştirmekte aramak, nitelikli besin alamayan biri için mevcut besin miktarını azaltmak veya artırmaktan farklı bir sonuç veremez.
Okulda öğrenmeye harcanan zamanın veya okuldaki öğrenmenin yetersiz olduğunun düşünülmesi okul dışındaki kayıt içi ve kayıt dışı sektöre yönelmeyi artırmaktadır.
TEDMEM'in “Ders Saatleri: Ne Kadar Az, Ne kadar Fazla?” başlıklı raporunda öğretime ayrılan süre ile öğrenme çıktıları arasında pozitif bir ilişki olduğu ortaya konmuştur. Bu konuda öne çıkan bulgular şunlardır:
Süre tek başına başarıyı belirlemez. Ancak okulda öğrenmeye harcanan süre ne kadar artarsa başarı da o ölçüde artmaktadır. Öğrenme okulda gerçekleşmektedir. Okul dışında öğrenmeye harcanan zamanın verimliliği oldukça düşüktür.
Öğretime ayrılan sürenin artırılması sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı öğrencilerin öğrenme düzeyinin geliştirilmesine daha çok katkı sağlamaktadır. Doğal olarak öğretim süresinin yetersiz kalmasından da en çok sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı öğrenciler olumsuz etkilenmektedir.
Öğretime ayrılan sürenin artırılmasının öğrenme çıktıları üzerinde etkisi öğretimin niteliğine bağlıdır. Okulda geçen zamanın öğrenci merkezli öğretim uygulamaları için kullanılması akademik başarı yanında sosyal ve duygusal becerilerin geliştirilmesine de katkı sağlamaktadır.
Derslerin boş geçmesi, hava koşulları ve benzeri nedenlerle ders yapılamamasından kaynaklanan zaman kayıpları öğrenme düzeyini olumsuz etkilemektedir.
Raporda, ders saatlerinden kaynaklanmayan sorunların, ders saatlerinde yapılacak değişikliklerle çözülmeye çalışılmasının eğitim sistemimizde istenmeyen sonuçlar doğuracağı ifade edildi. Bununla birlikte, ders saatleriyle ilgili tartışmaların algıya dayalı varsayımlar yerine veriye dayalı olarak yürütülmesi gerektiğinin de altı çizildi.
Raporun tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:
https://tedmem.org/yayin/ders-saatleri-ne-kadar-az-ne-kadar-fazla
www.turkegitimdernegi.org.tr
Türk Eğitim Derneği, 1928 yılında, Atatürk'ün önderliğinde ve çoğu Cumhuriyetin kurucuları arasında yer alan isimlerin bir araya gelmesiyle kurulmuştur. Başarılı fakat olanakları sınırlı öğrencilere burslar vermeyi, yurt içinde ve dışında yabancı dilde eğitim veren okullar ve yurtlar açmayı, Türk eğitim standartlarını çağdaş seviyeye taşıyacak bilimsel platformlar oluşturmayı, eğitim sisteminin sorunları ve çözümleri konusunda toplumu bilinçlendirmeyi ve Türk eğitim politikasının oluşturulmasına katkıda bulunmayı misyon edinmiş köklü bir sivil toplum kuruluşudur. Türk Eğitim Derneği; Üniversitesi, 38 okulu, temsilcilikleri, öğrenci yurtları, düşünce kuruluşu, senfoni orkestrası, okullarının mezun dernekleri ve spor kulüpleri ile faaliyet göstermektedir.
https://tedmem.org/
Kurulduğu günden beri, Türkiye'nin geleceğini belirleyen ana eksenin eğitim olduğu bilinciyle hareket eden Türk Eğitim Derneği, ana işlevlerinden biri olan sivil toplum faaliyetlerini yürütmek amacıyla, bünyesinde TEDMEM adı altında bir birim oluşturmuştur.
TEDMEM, eğitim sistemi için proaktif bir şekilde, kanıta dayalı araştırma verisi, fikir ve yayın üretip kamuoyuna mal etmeyi amaçlayan bağımsız bir düşünce kuruluşudur. Yapacağı bütün çalışmaların temel amacı, bu ülkenin bütün çocuklarının daha mutlu bir geleceğe kavuşması için hizmet etmektir. Bu hizmeti yürütürken, eğitim politikalarında alışılmış olan düşünce ve duygu kalıplarının ötesine geçmeyi hedef olarak görmektedir. Kar amacı gütmeyen TEDMEM güncel tartışmaların üzerinde, herhangi bir partiye bağlı-bağımlı olmayan bir örgütsel yapıya sahiptir. TEDMEM, 27 Kasım 2012 tarihinden beri ülkemizin ve dünyanın bilgi birikimini ortaya çıkarmak, geliştirilmesine katkı sağlamak ve yaygınlaştırmak için faaliyet göstermektedir.