Tarih Vakfı Öğretmenler Platformu, ortaöğretim tarih müfredatı hakkındaki incelemesinin sonuçlarını MEB'e iletti
Tarih Vakfı Öğretmenler Platformu, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 13 Ocak 2017'de askıya çıkarılan Ortaöğretim Tarih dersi (9,10 ve 11. Sınıflar) taslak programları üzerine bir atölye çalışması gerçekleştirdi. Bu çalışmada yapılan tespitler ışığında, programın felsefesi, kavramlaştırdığı tarihsel dönem ve kazanımlar, pedagojik ve bilimsel yaklaşımlar üzerine önemli sonuçlara varıldı. Tarih Vakfı Öğretmenler Platformu, yaptıkları değerlendirmeyi 9 Şubat'ta Milli Eğitim Bakanlığı'na sundu.
Tarih Vakfı Öğretmenler Platformu yaptığı inceleme sonucunda tarihsel ilişkileri, siyasi ve ekonomik yapıları “güç” üzerinden açıklayan ve güce indirgeyen, Türk-İslam toplumlarının dışındaki halkları ve insan gruplarını ötekileştiren, cinsiyetçiliğin izlerinin hâlâ derin biçimde hissedilmekte olduğu bu taslak programı; çoğulcu, sorgulayıcı, öğrenci merkezli, tarihi sosyal bilimlerin bir parçası olarak gören ve farklı disiplinlerden beslenen, dünya tarihiyle bütünleşen pedagojik yaklaşımların bir örneğiymiş gibi sunulmasını ciddi bir tutarsızlık olarak gördüğünü belirtti. Bu bağlamda ders kitaplarının yayınlanması ve programın aktif olarak uygulanmaya başlanması süreçlerinde de gözlemci olmaya devam edeceğini ve demokratik, bilimsel, seküler, toplumun ve insanlığın tüm kesimlerine sosyal bilimlerin sağladığı olanaklarla, ötekileştirmeden yaklaşan, çağdaş bir eğitim anlayışının ısrarlı savunucuları olacağını bildirdi.
Tarih Vakfı Öğretmenler Platformu'nun inceleme sonucunda vardığı detaylı sonuçlar ise şöyle:
- Programın, merkezine ulus-devletler için makbul yurttaş yetiştirme perspektifini koyan ve kökenleri 19. yüzyıla dayanan tarih eğitimi anlayışının yerine, 21. yüzyılda tarihsel düşünme becerilerini geliştirmeye dönük bir yaklaşım koymasını olumlu buluyoruz. Bununla birlikte programa etkin biçimde damgasını vurduğu söylenen “bütüncül eğitim felsefesi”nin kazanımlar bazında ne tür somut değişikliklere yol açtığı bu taslaktan net olarak anlaşılmamaktadır. Taslakta tarihsel bilginin sık sık beş duyu ve sezgisel yolla algılanabileceğinin tekrar edilmesi; tarihe bir sosyal bilim olmaktan ziyade “metafizik bir alan” olarak yaklaşılmakta olduğu izlenimi yaratmaktadır.
- Taslak programın dilinin; karmaşık, anlaşılmaz, çelişik ifadeler ve anlaşılması zor kavramsallaştırmalarla dolu olduğu gözlemlenmiştir. “Kadim insanlık”, “Kadim Türklük”, “Kadim Müslümanlık” türünden tarihsel bağlama oturtmakta zorlandığımız kavramların hangi amaçla taslak metne yerleştirildiği tarafımızca anlaşılmamıştır. Tek bir Türklük, tek bir Müslümanlık varmış gibi sunulan “kadim” kavramının ve bunun kültürleri tarif etmek için “otantik” kelimesi ile birlikte kullanılmasının farklılıkları yok sayan, tektipleştirici etkisi olacağını düşünüyoruz. Çok farklı bağlamlarda gerçekleşen olay ve olguların tarihselleştirilmeden sunulmasının anakronizme hizmet edeceği ve öğrencilerin tarih algısını çarpıtacağı endişesini taşımaktayız.
- Öğretim Programında Temel Beceriler ve Yeterlilikler kısmında, bu programın 21.yüzyıl insanının temel becerilerini önemsediği vurgulanmasına rağmen bu taslak program kendisiyle çelişen, kendini dayatan ve öğrencilerin eleştirel düşünme ve sorgulama yeteneklerini körelten çok sayıda kazanım içermektedir. Örneğin 9. Sınıf,2.12.kazanımı olan “Tek tanrı inancının insanlık tarihiyle birlikte ortaya çıktığını ve süreç içerisinde çok tanrılı inanış sistemlerine dönüşebildiğini kadim dünya örnekliğinden hareketle ayırt eder.” cümlesiyle insanlık başlar başlamaz tek tanrılı inanç sisteminin bir parçası olmuş gösterilmekte ve bu bilgi hiçbir eleştiriye tabi tutulmadan, sorgulanmadan aktarılmaktadır.
- Aydınlanma düşüncesi programda seküler olmasından ötürü eleştiriye uğramakta, insanlığın tarihsel gelişiminden uzak yapay bir “projeymiş” gibi sunulmaktadır. Bu tür bir yaklaşımın insanlık tarihinin farklı evrelerini, tarih disiplinin incelikli yöntemleriyle analiz etmekten uzak, öznel yaklaşımları tartışılmaz olgular olarak dayatan bir anlayışın ürünü olduğunu düşünmekteyiz.
- Taslakta kitap yazarlarına “öznel yorumlarını gizli tutmaları” önerilirken bazı kazanımlarda ciddi biçimde “öznel yargılara” yer verildiği saptanmıştır. Örneğin 9. Sınıf, 4.2. kazanım, a maddesinde; “İslam'ın insanı yaratılışına uygun bir siyasete yönlendirmek istediği, öteki (diğer insan toplulukları ve inanç sistemleri) ile ilişkisini de fayda ve liyakat temelli bir adalet anlayışı üzerine kurduğu vurgulanır” cümlesiyle İslam'ı diğer dinlerle hiyerarşik bir karşılaştırmaya sokarak program yazarının öznel fikrini programın ana temellerinden birisi haline getirmektedir. Benzer şekilde 10. Sınıf, 7. Ünite 1. kazanımdaki “Padişahın ve tek hanedanın Osmanlı siyasi hayatında bütünlük ve istikrarın sağlanmasındaki önemini açıklar.” cümlesinde de “tek hanedanlık her zaman istikrar getirir” biçiminde genellemeye gidilmiş; yazar yine öznel fikrini programa sokmuştur. 11. sınıfın, 3. 1. numaralı kazanımında ise, “Osmanlı devlet ve toplum hayatında ortaya çıkan muhalif hareketlerin o dönemde dünyadaki gelişmelerle bağlantısını değerlendirir.” cümlesinde muhalif hareketler ülkenin iç dinamiklerden kopuk, sadece dış dinamiklere bağlı hareketler gibi sunulmakta ve öznel bir yaklaşım temel bir olguymuş gibi temellendirilmektedir. 11. sınıfa eklenen “Zorunlu Askerlik ve Topyekûn Harp” isimli 9. Ünitenin 1. Kazanımı militarizmi güçlendiren bir nitelikte kurgulanmıştır. Kazanım şöyle ifade edilmiştir: “Osmanlı Devleti'nde modern ordu teşkilatı ve yurttaş askerliğinin gelişimini siyasi ve sosyal boyutlarıyla birlikte değerlendirir.” Bu kazanım için öğretmenlere yapılan açıklama “Fransız İhtilali sonrasında yürürlüğe sokulan zorunlu askerlik sistemi, ulus devlet ve cumhuriyet rejimlerinin eşitlik ve demokratikleşme ilkeleri ile ilişkilendirilerek ele alınır” şeklindedir. Zorunlu askerliğin demokratikleşme ile ilişkisi zorlanmış; demokratikleşmeyi bütün demokratikleşme mücadelelerinden bağımsız, askerliğe indirgeyen bir yaklaşım ortaya konulmuştur.
- İşlevini ve anlamını yitirmiş bazı kazanımların çıkarılarak programdaki aşırı yükün atılmasını olumlu bir gelişme olarak görmekteyiz. Fakat kazanım sayısı azaltılmakla birlikte kazanımların ünitelere dağılımında Türk-İslam odaklılık göze çarpmaktadır. Dünya tarihinde özellikle de Avrupa'da meydana gelen ve günümüz dünyasına da yön veren tarihsel olaylara ayrılan kazanımlar ile Türk ve İslam tarihine ayrılan kazanımlardaki orantısızlık dikkat çekicidir. Örneğin 9,10 ve 11. Sınıftaki toplam 96 kazanımın yaklaşık % 15'i Avrupa Tarihine ilişkindir. Bu kazanımların çoğu da Osmanlı merkezli ve dünya tarihine dair genel bir çerçeve kurulmasına hizmet etmekten uzaktır.
- Programda “Ders kitabı içeriği toplumsal cinsiyet eşitliğini temsil edecek bir yapıda olmalıdır.” denmesine rağmen kadınların tarih sahnesindeki rollerine ilişkin 9-10-11.sınıf tarih programının içinde hiçbir özel konu ya da kazanıma rastlanılamamıştır. Sadece İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersi programında bazı kadın karakterlerin isimleri anılmıştır. Bu bölümler de programın bütününe kıyasla oldukça küçük bir kısmı teşkil etmektedir. Burada da daha çok fedakârlık, kahramanlık gibi ifadelerin altına giren tarihsel kadın şahsiyetler yine ataerkil ifadelerle ya da annelik gibi toplumsal cinsiyet örüntüleriyle tanımlanmıştır.
www.tarihvakfi.org.tr
12 kişilik Girişim Kurulu'nun çabaları ve 264 kurucu üyenin katkılarıyla 1991 yılında kurulan Tarih Vakfı'nın öncelikli amacı, tarihin bilimsel bir çalışma dalı olarak etkinleşmesini sağlamaktır. Devletten tümüyle bağımsız bir sivil toplum örgütü olan Tarih Vakfı'nın tüm kuruluş sermayesi kurucularının katkılarından oluşmaktadır. Vakıf aynı zamanda, Türkiye'nin ekonomik ve toplumsal tarihi alanında uzmanlaşan bir arşiv, kütüphane, araştırma, eğitim, yayın ve müzecilik kuruluşudur. Tarih Vakfı düzenlediği etkinlikler ve konusunda uzman yayınları ile Türkiye'de bilimsel tarihçilik bilincinin gelişmesinde ve yerleşmesinde önemli rol oynamaktadır. Vakıf'la ilgili daha ayrıntılı bilgi için www.tarihvakfi.org.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.