Bir okurum soruyor: Rakam ve sayı farklı kavramlar mıdır? Yoksa biri diğerinin yerine kullanılabilir mi?
Nazik bir soru! Aslında birçok yabancı dilde, 0 ile 9 arasında yer alan ve hiç değilse ondalık sisteminde bütün daha büyük sayıların unsurlarını veya hanelerini oluşturan işaretler için ayrı, bunlar da dahil olmak üzere bütün nicelik birimleri için ayrı bir kelime kullanılır. Mesela, İngilizcede 0-9 rakamlarına digit, sayıların tümüne number ve iki kavramı birden ifade etmek için numeral denir. Fransızcada birincilere chiffre, ikincilere nombre denir. ‘Sayı’ ‘rakam’ dan daha geniş bir kavramdır: şöyle ki her rakam aynı zamanda bir sayıdır (‘5 kardeşiz’ derken 5 bir sayı, ‘Arapçada 5 küçük bir sıfır gibi yazılır’ derken 5 bir rakamdır), fakat her sayı bir rakam değildir. Rakamlar her sayı biriminin asli unsurlarıdır. Mesela ondalık sisteminde on rakam (0-9) ve bu rakamlar da dahil olmak üzere namütenahi sayı vardır. Binaire (biner), binary veya ikili sistemde ise sadece iki rakam (0 ve 1) ve yine namütenahi sayı vardır (bu sistemde ‘2’ 10 diye, ‘3’ 11 diye, ‘4’ 100 diye, ‘5’ 101 diye yazılır). Öte yandan, 0’dan sonsuza kadar sayıları ifade etmek için kullanılan işaretlerin şekilleri çok çeşitlidir: Arap rakamları, Avrupa rakamları, Roma rakamları (ki bunlar I,V,X,L,C,D,M harfleridir ve tek başlarına veya birleşerek bütün sayıları oluştururlar), Bengal rakamları, Tibet rakamları, vs.
Ne var ki, gerek Türkçede gerek yabancı dillerde bu ayrıma her zaman uyulmaz. Chiffre Fransızcada rakam anlamında kullanıldığı gibi sayı anlamında da kullanılır (chiffre d’affaires=ciro gibi). Türkçede de ‘rakam’ ile ‘sayı’ arasında kesin bir ayrım yapılmamaktadır ve bunun bir nedeni de birincisinin Arapça, ikincisinin ise Türkçe bir kelime oluşudur. Sayı için eskiden ‘adet’ denirdi fakat rakam da sık sık adet yerine kullanılırdı: mesela, Fuzuli’nin ‘Kalem olsun eli ol Katib-i bedtahririn / Kim fesad-ı rakamı surumuzun şur eyler’ (yani ‘s’ harfinin üstüne yanlışlıkla üç nokta koyarak ‘s’ yi ‘ş’ yapan ve dolayısıyla ziyafet anlamına gelen ‘sur’u kargaşa, ayaklanma anlamına gelen ‘şur’ haline getiren katibin eli kırılsın) beytinde ‘rakam’ın çoğulu olan ‘erkam’ kelimesi ‘sayılar’ anlamında kullanılmıştır.
Benim teklifim, öztürkçecilerin bildiğim kadarıyla henüz itiraz edip dilimizden atmaya kalkmadıkları ‘rakam’ kelimesini sayı işareti anlamında, sayı kelimesini de nicelik birimi anlamında kullanmaktır. Her rakamın aynı zamanda bir sayı olduğunu hesaba katarak ve ‘rakam’ı arasıra ‘sayı’ yerine kullanmayı (mesela ‘astronomik bir rakam’ derken) büsbütün yanlış saymayarak. Ama ‘rakam’ yerine hiçbir zaman ‘sayı’ kullanılmaz (‘Arap rakamlarının 1 ve 9’u Avrupa rakamlarına çok benzer, ama 2 ve 8’i hiç benzemez’ cümlesinde ‘rakam’ yerine ‘sayı’ denmez).
Bu konuda son bir hatırlatma: ‘rakam’ hiçbir zaman ‘rakkam’, ‘râkam’ veya ‘rakâm’ diye okunmaz, iki ‘a’sı da kısa okunur.
Adını ve tarihini tespit edemediğim bir gazete kupüründen: ‘Menemen Posta Müdürü Hüseyin Sabri Efendi’nin kızı Sabahat Erkal, Menemen İstiklal Mahkemesi Reisi Mustafa Muğlacı’nın şöförü Sami Özyılmaz ve marangoz Mustafa Şengönül, izleyicilere 23 Aralık olaylarını yeniden yaşatacaklar.’
Farsça öğrenmeye kalkan adamın kurduğu ‘Hasan ü Hüseyin bint-i Muaviye est’ cümlesi gibi yanlışlarla dolu bir cümle! Hangi birini düzeltelim?
1.’Efendi’ özel ismin tamamlayıcısı veya parçası değildir ve ilk harfi büyük yazılmaz. Hasan efendi, Hüseyin Cavit bey, Fevzi paşa diye yazılır. İsmin sahibi bir şehzade veya halife ise büyük yazılabilir: Abdülmecit Efendi.
2.’İstiklal’ kelimesi bu şekilde inceltme işaretiyle yazılır, yoksa ‘bal’ gibi ‘istiklal’ diye okunur!
3. Mustafa Muğlacı diye birisi yoktur. İkinci Dünya savaşı sırasında Van’ın Özalp ilçesinde cereyan eden bir hayvan kaçakçılığı olayında 33 köylüyü keyfi olarak kurşuna dizdirdiği iddiasıyla yıllar sonra yargılanan ve mahkum olan paşanın soyadı Muğlacı değil Muğlalı’dır.
4. 1930’da meydana gelen Menemen olaylarının faillerini yargılayan, o zaman tümgeneral olan Mustafa Muğlalı’nın başkanlığındaki mahkeme İstiklal mahkemesi değil, Divan-ı Harb-i Örfî yani Sıkıyönetim mahkemesidir. İstiklâl mahkemeleri 1927’de lağvedilmiştir!
5.Son özne ‘Mustafa Şengönül’den sonra virgüle gerek yoktur.
Yalçın, Şiar. Doğru Türkçe, Metis, s. 195
E-BÜLTEN
mürekkebi üstünde
Rakam ve Sayı