Ahize (alıcı cihaz) kelimesi sözlükte Arapça kökenli olarak verilmiş ve doğrusu da budur! Bunu belirtmekte yarar görüyorum çünkü bizde eleştiriler de zaman zaman haksız ve yanlış oluyor. Örneğin, Sayın Yusuf Çotuksöken'in "Okul Sözlüğü'nün sefaleti ve rezalet" başlıklı Cumhuriyet gazetesinde yayınlanmış bir yazısında, belki de bir sürç-i kalem veya dizgi yanlışı sonucunda, kelimenin Sözlük'te belirtildiği gibi Arapça değil Farsça kökenli olduğu bildirilmiş ki yanlıştır. Ahize "ahz" (almak) fiilinden gelir ve Farsça değil Arapçadır (mehazi ahz ü kabz, vs.).
Arena Fransızca kökenli olarak gösterilmiştir. Oysa Latince kökenlidir ve Fransızcaya aréne, İngilizce ve diğer bazı Batı dillerinde ise aynen arena olarak geçmiştir. Bize Fransızcadan geçmiş olabilir ama demek ki biz imlasını Latince aslına icra etmişiz.
Arter (atar damar) -aman tanrım- Türkçe asıllı olarak gösterilmiştir! Oysa, Grekçe ve Latince asıllı olup dilimize Fransızcadan geçmiştir. (artére)
Asilzade Arapça kökenli olarak gösterilmişse de yarı Arapça yarı Farsçadır ("asil" Arapça soylu, "zade" Farsça -dan doğmuş ,oğul, evlat, vs demektir).
Bienal ne garabettir ki Türkçe kökenli olarak gösterilmiştir! Oysa Latince kökenli olup Fransızcadan dilimize girmiştir ve iki yılda bir açılan sergi, festival ya da iki yılda bir yayınlanan eser, almanak, vs. anlamına gelir.
Bira Arapça kökenli değildir ve dilimize İtalyanca'dan (birra) veya Flemenkçeden (bier) girmiştir.
Dramatize hiç Türkçe kökenli olabilir mi? Yunanca asıllıdır ve dilimize Fransızcadan girmiştir (Gr. drama,Fr. dramatiser = bir olayı bir romanı dram haline getirmek).
Son zamanlarda dilimize girmiş olan ve bir iç merdivenle birleştirilmiş iki katlı mesken anlamına gelen dubleks elbette Türkçe kökenli değildir, dilimize Fransızcadan ama aslında yanlış olarak geçmiştir. Dupleks veya düpleks (duplex) demek gerekir.
Ego da Türkçe kökenli değil, Latince kökenlidir ve "ben" demektir.
Meslek, meslekte sağlanan başarı ve ün anlamında kullanılan kariyer de Türkçe değil, Fransızca kökenlidir. (carriére)
Kasten (kasden = isteyerek, niyet ederek) -aman yarabbi!- Fransızca kökenli olarak gösterilmiştir!!! Tabi Arapça kökenlidir.
Yine Türkçe asıllı olarak gösterilmiş olan kek İngilizce kökenlidir. (cake)
Natürizm hiç Türkçe olabilir mi? Latince kökenli olup (natura) bir sanat akımı veya nüdizm (çıplaklık) anlamında olmak üzere dilimize Fransızcadan geçmiştir (sanat akımı aslında natürizm değil natüralizm'dir).
Patinaj Türkçe değil, Fransızca kökenlidir (patinage).
Takaza Türkçe değil, Arapça kökenlidir (takâzâ)
Taraça da Türkçe değildir ve İtalyancadan gelmiştir (terrazzo). Fransızcası terrasse olup "teras" diye okunur. Dilimizde bu şekli de yaygın olarak kullanılır.
Taşeron Türkçe değil, Fransızca kökenlidir (tâcheron)!
Çabuk anlamındaki tez Arapça değil, Farsça kökenlidir (tiz; "Tizreftar olanın pâyına dâmen dolaşır / Erişir menzil-i maksuduna âheste giden"); sav, dâvâ anlamındaki tez ise Farsça değil, Yunanca (thesis) asıllıdır ve dilimize Fransızcadan girmiştir (thése).
Üryan (uryan) -üstüme iyilik sağlık- Fransızca değil, Arapça asıllıdır!
Vals hiç Arapça kökenli olabilir mi? Almanca Walzer (vals dansı ve vals dansçısı) kelimesinden Fransızca tarikiyle (valse) dilimize girmiştir.
Vitrin de elbet Türkçe değil, Fransızca kökenlidir.
Nihayet, zift de Türkçe değil (iki sessiz harfle biten Türkçe kelime yoktur), Arapça kökenlidir.
Etkili ve yetkili olması gereken resmi bir kuruluşun yaptığı yanlışlardan bahsetmişken, geçenlerde Büyük Larousse Ansiklopedisinde gözüme ilişen bir yanlıştan bahsetmeden geçemeyeceğim. Evet, bu ansiklopedinin 17. cildinde yer alan SEKT maddesinde sekt-i melih'den bahsedilmiş ve bu edebi sanat doğru olarak "aruz vezninde 'mef'ulü mefailün feulun' kalıbının birinci kalıpçığının son hecesiyle ikinci kalıpçığının ilk hecesinin birleşmesi uzun bir hece oluşturur; böylece dize bir hece kısalmış ve 'mef'ulün failün feulün' biçimini almış olur" şeklinde tarif edildikten sonra buna bir örnek olarak Yahya Kemal'in "Hulyâ tepeler hayâl ağaçlar / Durgun suda dinlenen yamaçlar" beyti verilmiş ve "burada ikinci dizede sekt-i melih vardır" denmiştir. Oysa bu mısrada sekt-i melih falan yoktur! Beytin iki mısrası da 'mef'ulü mefailün feulun' vezninin kalıbına uygundur. Ama bu beyit Yahya Kemal'in "Gece" adlı şiirinden alınmıştır ve o şiirin tam üç mısrasında sekt-i melih VARDIR: 1- "Gittik bahsaçmadık dönüşten" ; 2- "Gâip bir musıkiydi sanki" ve 3- "Gitmiş kaybolmuşuz uzakta"... Fakat nedense adı geçen ansiklopedinin bu maddesini kaleme alan edebiyat "uzmanı" sekt-i melihe örnek göstermek için bula bula sekt-i melih içermeyen bir mısraı bulmuş!
Bizim küçük afacan kız sayesinde eğitim camiasına bile sirayet etmiş bir büyük yanlışa daha parmak basmak fırsatını buldum. Bir çeşit zamklı sulu boya ve ondan yapılan resim anlamına gelen şu meşhur "guaş" (Fr. gouache) vardır ya, meğer ona piyasada -ve maalesef bazı okullarda- "guaj" denirmiş. Ve benim resme meraklı güzel kızım da adını öyle biliyormuş. Ben düzeltince şaşırdı ve gidip resim hocasına sordu. O da önce hayır, doğrusu guajdır falan demiş ama kız benden aldığı cesaretle ısrar edince, galiba bir - iki sözlük ve ansiklopedi karıştırdıktan sonra kendisine hak vermek zorunda kalmış. Ne diyelim? Belki şunu: "Et kokarsa tuzlarsınız, ama ya tuz kokarsa?" Öğretmenler, TDK, ansiklopediler kokuşmuşluğu önleyen tuzlar yerine geçmeli değil midirler?
Şiar Yalçın, Doğru Türkçe, Metis Yayınları, 1999.
E-BÜLTEN
mürekkebi üstünde
Kelimelerin Kökenleri